Kitaplar

Bu kitabı neden aldım bilmiyorum. Biri mi tavsiye etti yoksa ismi mi ilginç geldi emin değilim. Kitabın isimini de oluşturan deyimin şöyle bir hikâyesi varmış: Taşımacılığın atlarla yapıldığı zamanlarda, bir tehditten ya da düşmandan kaçanlar atlarının nallarını ters çakarlarmış; gittikleri yön belli olmasın diye. Bazı at hırsızlarının da (gerçekten at hırsızlarını kastediyorum) peşlerine düşecek at sahiplerini yanıltmak için aynı yöntemi kullandıklarını da duydum ama bu bilgiyi teyit edemedim. Yazar, kitabına neden böyle bir isim vermiş sorusunun cevabı yukarıdaki hikâyede saklı. Yazara göre, "Allah da görünen bu âlemin nalını ters çakmış ve zıtların polaritesinden oluşan bir sahneyi karşımıza çıkarmıştır." Polarite nedir diye sorulabilir (elektrik üretecinin kutuplarını birbirinden ayırt etmeyi sağlayan özellik). Yazar, kitabın pek çok yerinde dilimizde pek de kullanmadığımız kelimeleri seçmiş. Bu kelimeler Arapça'dan Farsça'ya ve ecnebi dillerine kadar farklılık gösteriyor. Aslında dilde pek sorun yok ama özellikle ecnebi kelimelerini kullandığı yerler ilginç olabiliyor. Mesela, Rahman Suresi 29. ayetin mealini yazar şöyle vermiş: "O, [Allah] her ân realite'nin içindedir." (s.85-86). Türkçe meal içinde İngilizce bir kelime hoş olmamış. Böylelikle, ayetin ne dediği de pek anlaşılmıyor aslında. Kitabın geneli, dünya hayatının gizleri ile ilgili. Kitabın adındaki deyim de içeriğe vurgu yapıyor; dünyada görünen ile görünmeyen arasındaki ilişkilerden bahsediliyor. Bir tür deneme kitabı sayılabilir. Her bir başlık birkaç sayfada ele alınmış. Bununla birlikte, Mesnevi'den hikmetli hikâyelere de yer verilmiş. Bu hikayeler okumaya değer. Son olarak, Allah ve onun yaratışları hakkındaki bir kitabın son sözünün (ki eserde gerçekten de "son söz" ifadesi kullanılmış) Lao Tzu'dan yapılması da tuhaf olmuş bence.
Bir alıntı: "Son söz Lao Tzu'nun: 'Diğerlerini (yani dış dünyâya ait nesneleri) bilen zekî bir kimsedir; ama nefsini bilen nûra kavuşmuş bir kimsedir." (s.108).

ABD'de yayınlanan The Tonight Show ve The Late, Late Show programlarında görev alan yazarın kitabı, depresyondayken nasıl davranılması gerektiği, depresyonun nasıl daha da derinleştirileceğinden bahsediyor. Açıkçası, zevk alarak okuyamadım. "Sizi Bekliyorduk" isimli giriş kısmı ilgimi çekmiş, bunun üzerine satın almıştım. Bir gençlik kitabıymış. Bol resimli, az sayfalı ve az yazılı bir kitap. Yazarın bazı yaklaşımları ilginç ve komik olsa da bana göre içindeki bilgiyi hak etmeyecek de bir fiyatı var. Evet, çok iyi bir cildi var. Keşke "iyi" kitapların da böyle ciltleri olsa. Evet, renkli ve baskı kalitesi iyi ama işte, içeriği tatmin etmedi. Bu arada, yazar depresyon ve onun getirdikleriyle dalga geçiyor aslında. Bu kitap, hani şu, bir şeyi yapmanızı söyleyen ama aslında onu yapmamanızı öneren kitaplardan.
Bir alıntı: "Nüfusun %80'i depresyonda. %20 de bunun sebebi." (s.3).

İnsan zekâsı hayvan zekâsına karşı. Ben Ambridge'nin ilk kitabında insanlara yönelik testler vardı ve oldukça iyi bir kitaptı PSY-Q. Bu yeni kitapta PSY-Q'dan farklı olarak, verilen testlerin hayvanlara uygulanan versiyonları da var. Üstelik bu hayvanlar, maymundan böceğe kadar çeşitleniyor. Kitabın temel savı, insanın da bir hayvan olduğu; "aradaki farkın tür değil, derece farkı" olduğudur. Bu söz de Charles Darwin'e ait. Kitap, evrimsel bir bakış açısıyla kaleme alınmış. Dolayısıyla, özellikle ilk sayfalarda Darwin'e hatrı sayılır atıf bulunuyor. Yeri gelmişken, Darwin Türlerin Kökeni kitabında, "evrim" kavramını hiç kullanmamış; bunun yerine, "doğal seçim" kavramını kullanmıştır. Kitapta 74 adet test ya da açıklayıcı olay var. Bunlar, bir durum karşısında karar vermekten, azlık ya da çokluğu tahmin etmeye, bir güzergâhı hatırlamaktan bir yüzü tanımaya kadar çeşitlilik gösteriyor. Testlerin bazıları, arkadaş ortamlarında sohbeti renklendirebilecek türden. Kitabın dili esprili. Hayvanlar alemine dair ilginç bilgilerle dolu. Mesela, üç kilogramın üstündeki tüm canlıların (bir fareden file kadar) idrar boşaltma süreleri 21 saniye imiş. Evet, bilim insanları üşenmemiş bunu bile ölçmüşler. Kitabın kaynakçasının yanı sıra ilgili testlerin anlatıldığı sayfalarda ek okuma veya video önerileri de bulunuyor. Eğlenerek okunabilecek, okurken yeni bilgilerin öğrenilebileceği bir kitap olmuş.
Bir alıntı: "Yaygın inanca rağmen, yarasaların gerçekte kör olmadığını biliyor muydunuz? Yarasaların gözleri pekâlâ çalışır durumdadır; mesele, gündüzlerini uykuda geçirip ancak karanlık basınca avlanmaya çıkmalarıdır (ki bu da kuşkusuz, verdikleri kötücül izlenime katkıda bulunan bir etkendir)." (s.188).

Kitabı okuduktan sonra romanın adı neden "Yabancı"dır diye düşündüm. Kelime anlamıyla bir yabancılıktan bahsedilmiyor. Sonra fark ettim ki, yabancılık, romanın kahramanı Meursault'un kendine ve topluma olan ya da toplumun ona olan yabancılığıdır aslında.
Duygularını göstermekte ve belki de yaşamakta başarılı olamayan bir adamın, kendince olağan halinin, idamına nasıl gerekçe olabildiğinin hikâyesi.
Camus'un kısa cümleleri, okuyucuya Meursault'un düşünce yapısının da ipuçlarını veriyor. Annesi dahil kimseyi sevmeyen çünkü sevmesi gerektiğini düşünmeyen ama onlarla birlikte yaşamayı da beceren bir adam Meursault.
Bu kitap için "Kavgada yumruk sayılmaz." sözünün tersini düşündüm. Yani "Kavgada yumruk sayılır. Sadece adedi değil, şiddeti, açısı, etkileyeceği organlar ve akla gelmeyecek her türlü ayrıntı." Meursault'un kendince bağımsız yaşama biçiminin, bir suç işlemesiyle nasıl bir günahlar ve hatalar yumağı olduğunu fark edişi.
Kitabı zevk alarak ve bir gün herkesin Meursault'un durumuna düşebileceğini hissederek okudum. Shopenhauer'in dediği gibi: "Birini eleştirmemizin sebebi, o anda bizim o hatayı yapmamış olmamızdır."
Bir alıntı: "O da, hayatımda bir değişiklik yapmanın ilgimi çekip çekmediğini sordu. Ben de, insanın hiçbir zaman hayatını değiştirmediğini, her hayatın birbirine benzediğini, buradaki hayatımdan şikâyetçi olmadığımı söyledim. (...) İyi düşünülürse, mutsuz değildim. Henüz öğrenciyken bu tür hırslarım vardı. Ama öğrenimimi yarıda bırakmak durumunda kaldıktan sonra bütün bunların gerçek anlamda önemi olmadığını çabucak anladım." (s.43).
