Kitaplar

Çalışanın Fizyolojisi Çalışanın Fizyolojisi / La Physiologie de I'employé

Balzac'ı romanlarıyla bilirdim ama 1841 yılında yazılmış bu küçük kitapta, endüstri devriminin ilk nüvelerinin görüldüğü bir ofis çalışanını resmediyor Balzac. İşe önce çalışanın tanımıyla başlıyor ve çalışanın emekli oluncaya kadar ki süreci anlatıyor. Buna göre çalışan: "Yaşamak için maaşına ihtiyaç duyan ve istifa etmekte özgür olmayan kişidir." Etkileyici tespitleri olan kitap, tamamıyla doyurucu değildi ama okumaya değdi.

Bir alıntı: "Şeytan beni ve benimle beraber bu Fizyolojiyi çarpsın ki, eğer dediklerimden biri doğru değilse..." (s.76).

Sofie'nin Dünyası Sofie'nin Dünyası / Sofies Verden

Otuz küsur yıl önce Norveç'te yazılmış, kimileri zor veya anlaşılması zor bir kitap olarak değerlendirip yarım bırakmış, okumayanlar okuyanlara sormuş, "Ne anlatıyor?" diye. Kalınlığı kimilerini uzak tutmuş okumaktan. Bu kitabın böyle bir kaderi var galiba. Bendeki bir nüshası okunmadan kitaplığımdan kaybolmuştu. Bitirdiğim bu nüshasını da 2018 yılında almışım. Başlayınca birkaç günde biten bir kitap oldu Sofie'nin Dünyası. Her kitabın bir okunma zamanı vardır ama Sofie'nin Dünyası bu tanıma daha fazla uyuyor bence. Zira felsefe tarihi hakkında bilgi sahibi olmak, kitabın okunmasını kolaylaştırıyor, bilinenlerin üzerinden geçilmesi anlamına geliyor. Kendi adıma, en uygun zamanda okuduğuma inanıyorum. Kurgusunu beğendiğim hatta Antik Atina'ya gitme anlatısını kıskandığım bir kitap oldu. Bununla birlikte, çeviride ne çok "aynen" ifadesi kullanılmış şaşırdım doğrusu. "Aynen" bir parazit kelimeye dönüştü artık.

Bir alıntı: "Sofie etrafına baktı. Bahçe tanınmaz hale gelmişti. Çimenin her köşesi şişeler, tavuk kemikleri, çörekler ve balonlarla doluydu. 'Bir zamanlar benim küçük cennetimdi bu' dedi. Alberto yanıtladı: 'Ve işte şimdi kovuluyorsun bu cennetten.'" (s.542).

Küfür Etmenin Kısa Tarihi Küfür Etmenin Kısa Tarihi / Holy Shit

Kitabın orijinal adı "Holy Shit", "Kutsal B.k" diye mi çevirmek lazım? Kitabın adının, içeriğini yansıtmadığını düşünüyorum. "Hristiyanlıkta Küfre Girmenin Kısa Tarihi" olmalıymış gibi geldi. Buna rağmen eğlenceli bir kitap. Batı kültürünün argo dili ve tarihi hakkında pek çok hikâyeye yer verilmiş. Kitap altı bölümden müteşekkil: "Romalı Dobralığı ile Konuşmak: Antik Roma", "Cennetteki gibi Yeryüzünde: İncil", "Tanrının Uzuvları Üzerine Yemin Etme: Ortaçağlar", "Müstehcenliğin Yükselişi: Rönesans" bu bölümlerden bazıları. Konuların çeşitli resimlerle desteklendiği kitapta, Batı kültüründe küfür etmenin tarihsel gelişimi de var. Bazı küfürler sansürlenmiş olsa da anlaşılabiliyor. Komik ve ağzı bozuk bir kitap. :)

Bir alıntı: "Küfretme çoğunlukla cehaletle ilişkilendirilir. Küfürbazlar sözel becerilerden veya kullanmak için daha başka kelimeleri düşünecek muhayyileden yoksun, eğitimsiz insanlar olarak betimlenir. Bazı ampirik açıklamalar vasıtasıyla, küfretmenin alt sınıfların alışkanlığı olduğu düşünülebilir. Tony McEnergy kayda geçmiş 8234 küfür örneğini analiz etti, daha sonra onları sınıf ölçeğine göre ayırdı. İşçi sınıfına mensup kişilerin en sık ve en galiz küfürleri kullandığı bulgusuna ulaştı." (s.236).

Cesur Yeni Dünya Cesur Yeni Dünya / Brave New World

Film izleyen, kitap okuyan herhangi birinin olur olmadık yerlerde karşılaşabileceği bir kitap olan Cesur Yeni Dünya'yı okumaya bir türlü zaman ayıramıyordum ama bu kez sebat edip okudum. Yazıldığı dönem için (1932) oldukça orijinal fikirler barındırıyor ama edebi olarak beni epey zorladı. Bu kitapla karşılaştırınca Orwell'in 1984'ü bana çok daha iyi bir hikâye gibi geldi. Cesur Yeni Dünya'nın tarihsel bir değeri olduğu açık ama bir roman olarak o kadar iyi gelmedi bana.

Bir alıntı: "Vahşi, kederli bir ifadeyle başını salladı. Malpais'te acı çekmişti, çünkü kendisini köyün toplumsal olaylarından soyutlamışlardı; uygar Londra'da acı çekiyordu, çünkü toplumsal olaylardan kaçma şansı yoktu, huzurlu ve yalnız kalamıyordu." (s.233).