Kitaplar

Duyular ve Marka Duyular ve Marka / Brand Sense

"Ne yazsa okurum" diyebileceğim bir yazar Martin Lindstrom. Favori kitabı da benim için Buyology isimli kitabı. Buyology'nin orijinal baskısı 2008 yılında yapılmış; Duyular ve Marka kitabının ise 2005 yılında. Bu iki kitap arasında bir bağlantı var. Duyular ve Marka kitabı beş duyunun tüketici davranışına nasıl etki ettiğinden ve bunun markalarla ilişkisinden bahsederken Buyology, tüketici davranışının özellikle bilinçdışı kısmına odaklanıyor. Elbette burada, Brandwashed kitabından da bahsetmek gerekir. Zira o da Buyology kitabının devamı sayılabilir. Duyular ve Marka kitabı bir araştırma sonucunda ortaya çıkmış. Büyük bir araştırma bu. 13 ülkede, 10 küresel marka ve bazı yerel marka tüketicileri üzerinde yürütülen bir araştırma bu. Amacı da duyuların satın alma davranışındaki etkisini ortaya koymak. Bu araştırmanın üzerinden neredeyse 20 yıl geçmiş. Bununla birlikte, araştırma sonuçlarının büyük bir kısmı bugün de geçerli. Uygulamalar çeşitlenmiş sadece. Kitabın 6. bölümü olan "Duyuları Ölçmek" isimli bölümü bu araştırmanın bazı sayısal sonuçlarını barındırıyor. Diğer bölümlerde de duyuların insan üzerindeki etkisi epeyce örnekle ele alınıyor.

Bir alıntı: "Bir markanın algılanışı neyse, gerçekliği de odur." (s.115).

İlk Marka Hz. Adem mi? İlk Marka Hz. Adem mi? / İlk Marka Hz. Adem mi?

İlk markanın Hz. Âdem olabileceği fikri üzerinden bir kitap yazmak, bu kitaba kırmızı bir kapak, kapağa da ısırılmış elma koymak oldukça ilgi çekici. Elma deyince akla hemen Apple geliyor tabi ama "Apple bu elmayı nereden almıştı?" diye sormuyoruz. Newton'a bir gönderme olduğunu Apple'nın ilk logolarından biliyoruz tabi. Kitap, iyi bir marka yaratmanın yolunu dört bölümde inceliyor. Bunlar: Anla, Markala, Parçala ve Yönet olarak sıralanmış. Renkli basılan kitapta, hikâye, karikatür, tablo ve resimler canlı bir okuma deneyimi sunuyor. 14 vaka analizine de yer verilen kitap, sektörden birinin tecrübelerini de yansıtıyor.

Bir alıntı: "1965 yılında tüketiciler izlediği reklamların %34'ünü hatırlıyordu. 1990 yılında ise bu oran %8'e indi. 2007'de AC Nielsen araştırma şirketinin 1000 kişi üzerinde gerçekleştirdiği bir araştırmada ortalama bir tüketicinin izlediği reklamların %2,21'ini anımsadığı saptandı." (s.234).

Global Markaların Yerel Çuvallamaları Global Markaların Yerel Çuvallamaları / Making Sense of International Advertising

Yine bir "başlık ile içerik uyumsuzluğu" gösteren kitap daha. Hayır, kitap kötü değil ama adından başka şeyler anlaşılıyor. Kitabın orijinal adı, "Making Sense of International Advertising" yani "Uluslararası Reklamcılığı Anlamlandırmak" gibi bir ismi var. Kitabın Türkiye baskısında kullanılan adına uygun bilgiler ilk iki bölümde paylaşılmış ve oldukça eğlendiren bilgiler var buralarda; sonrası reklamcılık. Üniversitelerin işletme bölümlerinde sıklıkla anlatılan marka hikâyelerinin asıllarını okumak zevk verdi; özellikle yanlış marka isimlendirmeleri. Her bölüm başında verdiği hikâyeler de tatmin edici. Yazarın reklamcılık alanındaki deneyimine de diyecek yok. İnternet yokken ya da henüz bugünkü kadar gelişmemişken işler farklı yürüyordu tabi.

Bir alıntı: "Uluslararası bir kampanya bir süper tanker gibidir; bir kere hareket etti mi yavaşlamak için 5 mil, yön değiştirmek için 10 mil, tam olarak durmak içinse 15 mil yol alması gerekir." (s.215).

Markalar ve Markalaşma Markalar ve Markalaşma / Brands and Branding

Rita Clifton'un editörlüğünü yaptığı ve 18 farklı yazarın marka konusuyla ilgili yazılarından oluşuyor kitap. Orijinal baskısı 2009'da, Türkçe baskısı ise 2014 yılında yapılmış. Orijinal baskısından 14 yıl sonra okumak da bana kısmet oldu. Bu sebeple, eskimiş bilgilerin yenilerine bakarak yürüttüğüm bir okuma oldu. Marka konusunda derli toplu, akıcı bir kitap olmuş.

Bir alıntı: "Eylem, sözden daha güçlüdür ve bu, markalar için de böyledir, sadece konuşmaktansa amacındaki samimiyeti yüz farklı şekilde gösteren markalar daha inandırıcıdır." (s.326).

Divan-ı Hiç Hallâc-ı Mansûr Divan-ı Hiç Hallâc-ı Mansûr / Divan-ı Hiç Hallâc-ı Mansûr

"Aşk nimetinin müsrifi oldum. / Bu israfın cezasını çekeceğim." dizesini okuduktan sonra merak ettiğim bir kitap oldu. Aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Hallâc'ın 114 şiiri var kitapta. Bununla birlikte, Hallâc'a dair bazı bilgiler de mevcut. Bu satırları okurken insanın içi acıyor. Hallâc'a yapılanları akıl almıyor. O nasıl bir öfkeymiş! Genel olarak, kitaplardaki bilgilerin doğruluğuna, bunların ifade edilişine dikkat ederim. Özellikle, dilin kullanımı ve imla kurallarına uyulup uyulmadığı, bir kitabın güvenilirliğini benim gözümde yüksek düzeyde etkiler. Bu kitapta da ufak tefek hatalar vardı ama kitabın başında, Hallâc-ı Mansur'un hayatının anlatıldığı kısmın, İslam Ansiklopedisi'nin web sitesinden aynen ve kaynak gösterilmeden (hatta yapılan atıfların bazılarını da alacak biçimde) kitaba konulması şaşırttı. Başka bir dilde yazılmış şiirleri Türkçeye çevirmek, üstelik o şiirlerin mazmun yapısını çeviriye aktarabilmek büyük maharet. Anlamadığım şiirler için "onları anlayacak duygu durumunda değildim demek ki" diyebiliyorum. Yine de anladığım şiir ve dizelere hayran oldum.

Bir alıntı: "Dostlarıma söyledim: budur Güneş / Işığı yakındır / Ama ona varmak imkansız." (s.128).